Hologenetik Hafıza Nedir?

 DÖNÜŞÜM – SENTEZ ÇAĞI

 Bu gün biz Sentez Cağın eşiğinden girmiş bulunuyoruz.

 HOLOGENETİK HAFIZA – DNA-ra kaydedilen Evrimleşme programıdır.

Büyük patlama sonucu serbest kalan güçlü enerji üç dala yada fraktala ayrılarak akışına devam etmiştir –galaksiler, sistemler onların akış esasında oluştular.  Holografik Evren kumaşının tümü tek iplikten örülmüştür ve fraktal nakışlar atılmıştır. Tek fark – daha sonra atılan renkler ve desenlerdir çünkü evrenin çeşitliğe ihtiyacı vardır.    Dünya sisteminde bu üç ana dala veya köke –Simya, Sevgi ve Fedakarlık, Bilge ve Farkındalık adı verildi –bir çok kadim bilgelik kaynaklarında – Kutsal Troyka olarak tanılan ve ana amacı çeşitli dönüşüm yolların yön yöntemlerini öğretmektir.   İnsanların her şeyi isimlendirme ihtiyacı olduğundan  bu üç köke – birincisine –Hermes Trismegis .Hermes farklı kültürlerde farklı isimlerle ortaya çıkmıştır – Tot, Merlin,Fu Si ve Hıdır peygember, bunlar bilinen isimlerden sadece bir kaçı. Büyük Maji ve Simya öğretisidir. Bu öğreti – insan bilincinin dönüşümü Tanrı Niyetine uyumlandığında olacağı mesajıdır. İkinci öğreti – Hz. İsa ismiyle anılıyor – bu fraktal insan dönüşümünü sevgi ve fedakarlıkla olacağını aktarıyor. Ve nihayet üçüncü fraktal – Budda öğretileri esasında insan dönüşümünün gerçekleşmesi bilgi ve farkındalıkla olacaktır.

Bu ulu Troyka Tanrı Niyeti, Tanrı Bilgeliği ve Tanrı Sevgisinin sentezini temsil ediyor.

Sentez Çağı hakikatan yeni yaklaşımın habercisidir. Bu temelde fraktal akışında 64 rakamının holografik Evren geometrisinde büyük rolü vardır. 64 Evrenin düşünce yönünün hepsinin arkeotipidir ve o Evrenin ve Dünyanın geometrik yapısının esasıdır. 64-  matrislerini fiziğin,biyolojinin,müziğin, geometrinin, mimarlığın, bilgisayar programlamanın ve bir çok alanların olmaz olmazıdır. Bundan dolayı  onların doğa sistemlerin hepsinde bulunması şaşırtıcı değildir. Canlılara ve insana gelinceDNA-rımız da bu 64 esaslı geometriye dayanıyor, buda bizi evrenin holografik mikrokozmosu yapıyor. Bir çok kadim medeniyetler ve bilge gelenekler içinde Kadim Türk, Vedik,mısır, çin  ve maya dahil bu matimatik yapıyı kend, sanatında, biliminde ve kosmolojisinde şifrelemişlerdi.  Baktığınız her yerde: kendi hücre yapınızda, göksel yıldız ve gezegen hareketlerinde aynı sonsuza kadar daha özel yapılarda ve biçimlerde kendini tekrar eden fraktal nakışlarını, görebiliyoruz.

DNA yapısında her bir gende evrenin dünya canlılarının evrimleşme programı kayırlıdır. İnsan ise genetik hafızasında hem evrenin bilgilerini hem dünyada canlıların hepsinin – atalarının- program kaydını taşıyordur. Buna bü günkü bilgi ışığında Hologenetik Hafıza  diyoruz.Bu hologenetik hafıza kayıtlarına göre  insan evrimleşme sürecinde üç aşamadan geçiyor: hayata kalma, hizmet ve teslimiyet. Bu üç aşama insan bilincinin frekansını belirliyor- gölge/alçak frekans – hayata kalma korku frekansının genetik mekanizmasıyla yönetiliyoruz . Bu aşama en eski genetik matresimizi temsil ediyor, baştan bireysel hayata kalmayı temsil eden – yaşama en iyi adapte olanın. 2-aşamada içimizde hizmet rejimi aktive oluyor, buda bizi daha verimli hareket etmemizi sağlayarak dönüşümü gerçekleştiriyor. Ve son olarak teslimiyet aşama teslimiyet tam dönüşümdür – çünkü biteysel bilinçten kolektif bilinç lehine vazgeçiyoruz ve DNA-rınız alçak frekans boyutunun kalkmasıyla engelsiz hareket ediyor.  Bu üç aşamanın ortak yönü dönüşüm sürecinin kendisidir.  Her aşamada ani kuntum sıçraması gerçekleşiyor. Ve en önemlisi bu aşamalar içimizde kimya sayesinde gerçekleşiyor- DNA kodlarını oluşturan aminoasirler sayesinde.  Bundan dolayı dönüşüm olaylarını yönetemiyoruz, onun kendi süreci ve akışı alçak frekans boyutunun yarattığı korkuları fark etmek ve onları kabul etmeye izin vermekle ilgilidir.

Bilincin gölge frekansında korku hakim olduğu boyuta – yaşamımızı değiştirme isteğiyle hareket ediyoruz,fakat hakiki değişim ulaşılmazdır. Çünkü değiştiremeyeceğiniz şeyi değiştirme isteğinde bulunuyorsunuz. Bunun en önemli nedenlerinden biri biz kendimize sağır olduğumuzdandır, kendi içimizi değil hep dışarıdaki ve zihnimizin yaratığı gürültüyü duymaktır. Alçak frekans boyutu içsel olayları bloke ederek sizi gezegenin gürültü frekansına uyumluyor.

İnsanda alçak frekansın baş oyuncu rolünde- sevgili zihnimizdir. İnsan evrimleşme sürecinde sahip olduğu neokorteks ve onun ürünü olan zihnin çok yüceltmiş ve kendine sahip yaptığı için onun kölesi olmuş. Zihin insanın korkularını gündemde tuttuğu için sadece geçmiş ve geleceye bakmasına izin verdiğinden, insan bekleme istasyonda hayal ettiği şeylerin ona glmesinin bekliyor- mutluluğu beklememektedir, ve bu onu baskı altında kalmasını sağlıyor.

Kişi gölgenin alçak frekans boyutunda kayıtsız, endişeli, kaygılı, ürkek, kıskanç, başarı peşinde (para,mal mülk) içindeki zenginliklerde haberi olmadan yaşıyor.

Ve insanlığın en büyük acılarının, çatışmalarının ve esas insanı haksızlığa uğratan esas kaynaklardan biri kontroldur. Her kontrol tek bir şeye dayanıyor – toprak ve gidaya.

Hologenetik hafıza temelinde ‘’toprak’’’ğın bir çok kavramları açıklanıyor. Toprak veya alan ilk kavramı insanın kendine aittir –onun varlığının fiziksel, duygusal ve düşünsel sınırları ve aynı zamanda aura sınırları. 2-ci toprak kavrayışına ailemiz ve ilişkilerimizdir, bu alana evimiz, toprak sayemizde dahildir.Daha sonra ait olduğumuz ırk, halk ve toplumdur. Ve sonunda Dünyadır- insanlığın alanı. Her zaman toprak problemleri olmuştur ve bu çatışmalara sebep olmuştır.

Toprağa diğer bir bakış açısı – yaşamınıza toprak (alan), yaşamınızdaki olaylara ise yönetmek istediğinizler.

Hologenetik hafızaya kayıt edilenler her yerde kontrol söz konusu olduğunu ve bunun hem içsel ve dışarıda çatışmalara sebep olduğunun altını çiziyor.

Bu güne kadar kabile bilincinin hakim olduğu ve insanın en büyük marifetinin karnını doyurmak olduğunun ve İlker kabilelerin oturaklı hayata geçerken oluşan ve bu güne kadar geçerli bilinç – kendinden olmayanı (yani senin kabilenden olmayanı) öldürebilme yetisin oluşması bu gün dünyamızın hali göstermekte.

Alçak frekansın belirtisi her düzeyde kontroldür, o hayata kalma güdüsünden kaynaklanıyor. Yaşamaktan korkmakla ilgilidir..

Bunların hepsi sol beyin lobunun yönettiği alanlardır kontrol ve yarattığı kaygı,endişe,evham ves, sağ beyin lob ise –ve bu güne kadar atalarımızın aktardığı arkeotipler –mitler, efsaneler, masalar alanıdır, onlar da başka korkularımızı tetikliyorlar.

Ya hayatı kontrol edeceksiniz ya yaşayacaksınız. İkisi bir arada imkansızdır.

Dönüşüm   dönüşüm sol ve sağ beyin lobunun dengeye girmesiyle başlayacağını, ve evrenin evrimleşme programını DNA yapımıza mühürlediğini. İnsanın kaderi evrimleşmededir. Yani hologenetik hafızasında mühürlenmiş evrensel programı gerçekleştirmelidir. Bundan dolayı insanlık bu üç aşamadan geçmek mecburundadır.

Hakiki sentezin olması için sol ve sağ beyin loblarının dengede olması gerekiyor. .  Mantık sezgiye, eril dişile hizmet etmeye başlar ve bu sol ve sağ lobları dengeye getirir. Ve Sentez Çağı Birlik Bilincine doğru hareketlenir Bunun anlamı – insanlıkta yeni düşünce tipi ortaya çıkıyor. Bu düşünce değildir-bu bilmedir.. Örnrğin, bir şey okuduğunuzda, sanki onun kendi öz kaynağınızdan biliyorsunuz. Bu sezgisel bilme tipi yaşamınız daha uyumlu olduğunda daha güçlü ve devamlılık kazanıyor.  Evrenin tümünün sahip olduğu esas holografik patterniyle birleşiyorsunuz. Genlerinizin sahip olduğu geometri hareket eden koca galaksilerinkiyle aynıdır.   Büyük Değişimlerin yaklaşımıyla DNA-nızın frekans yükselmesiyle ve ikinci Hizmet aşamasına geçmesi sayesinde yaşam yönleriniz  yapılanmaya başlıyor,bunun sayesinde evrensel patternlerle sizi uyum içine sokuyor.