İnsan da dahil olmak üzere tek ve çok hücreli canlılar, varoluşun temel planı üzerinden hareket ederler. Bir başka deyişle de Yaratanın Yüksek İradesi’ne dayanan şema üstünden gelişirler
21.Asırda tıp ve tıp teknolojisi çok ilerlediği halde, varoluş konusuna yaklaşmaktan çekince duyulmaktadır. Felsefe, din ve bilim; ruh ve öz konusunda birbirinden çok farklı açıklamalar yapmaktadır. Kadim bilgelik ise varoluşu en ince ayrıntılarına kadar tarif etmiştir. O zamandan bu yana insanlık maddi bilimlerle uğraşırken, kadim bilgeliği unutmuştur. Buna karşın, günümüzde kadim bilgelik konuları tekrardan sıkça gündeme gelmektedir. İnsanın ruhu, özü ve görülmeyen beden kavramları yeniden ilgi odağı olmaya başlamıştır.
Büyük Patlama sırasında evrim tohumları fraktal olarak fragmanlara parçalanarak Evreni inşa etmişlerdir. Bu üç ana fraktal veya kök fraktal hatları Holografik Evren’de kendilerini gösterir. Fraktil ışık, holografik olarak tezahür eder. Doğanın sonsuz tekrarlama kanununa uygun hareket ederek Evren’in her boyutunda var olur. Fraktal hatlar yeni oluşumların hareketinde, örneğin yeni bir canlının maddi dünya inişi sürecinde, kendilerini farklı biçimlerle ortaya çıkarırlar.
Maddi dünyanın dışında olanYüce Kozmoz kanunlardan insanların haberi bulunmamaktadır. Bu kanunlardan en güçlüsü Tanrı Hafızası Kanunu’dur. Bu kanuna göre tüm düşünce, duygu ve davranışlar Evren yapısına yani dokusuna kayıtlıdır. İnsan Evrenin sonsuz bilgi ve bilinç okyanusunun içinde yaşar. Bu çok boyutlu yapı ya da geniş kuantum alanı her şeyi içine çeker ve kaydeder. Tam olarak bir hafıza bankası gibi çalışır. Kadim bilgelik buna “Akaşa Kayıtları” derken, kuantum fiziği de “Morfogenetik Alan” adı vermiştir.
Morfogenetik Alan; koca bir uydu anteni gibidir -Evrenin alıcısı olarak çalışır, her an, ayrım yapmadan,en ince düşünce, duygu ve davranış titreşimlerini algılar ve cevap verir. Morfogenetik algının oluşum süreci yönünde harekete geçmesinde fraktal hatlar anahtar rol oynamaktadır.
İnsan da dahil bir canlının görünmeyen anatomi yapılanması madde boyutundaki gebelikten çok daha önce Yaratılışın Yüksek ÖZ* Monad boyutunda “Kozmik Gebelik” simyasıyla başlar ve itici güç onu daha sonraki boyutlara taşır. Bu güç, bir alt boyut olan Morfogenetik alanı harekete geçiririr ve üç ana fraktal hat kendi içindeki fraktallardan gelmek isteyen canlının bilgilerine ulaşarak, enerji portresini oluşturur. Fiziksel boyuta hiç bir hareket ve belirtiyokken (niyet/arzu dışında) üst boyutta her şey hareketlenmiştir. İnce yapıdaki “niyet titreşimi” oluşmasıyla birlikte enerjiyi yüksek boyutlardan maddeleşme ve biçimlenme sürecine hareket ettirmeye başlamıştır.
Bedenleme sürecinde, en son gelişecek olan madde aşamasına kadar yani doğum anı gerçekleşene kadar, fraktal ışınların yedi dalga boyutu (yedi beden aşamalı olarak da geçiş yapar) varlığın bir boyuttan diğerine geçiş süreçlerini yönetir. Aynı prizma gibi ışığı içinden geçirdiğinde kırılmasına ve farklı frekanslara ayrılmasına yardım eder. Prizmadan çıkan her bedenin kendine göre bir dalga boyutu vardır, en yüksek dalga boyutundan (yedinci beden alanından) en alçak boyuta (birinci fiziksel beden alanına) doğru, yukardan aşağıya doğru akar ki bu fiziksel beden kimyasının elektromagnetik eşdeğeridir ve Mutlak Hakikati iç düyamıza yansıtır.
Öz ya da Monad, yedinci ve Atmik altıncı beden boyutları her şeyi içinde barındırır ve aklın algısı dışındadır.Altıncı beden boyutu “Yüksek Benlik ve İlahi Ana veya Anandamaya Koşa” hem başlangıcın hem de sonun bulunduğu alandır. Zaman ve mekan dışında görülme arzusuyla beşinci beden boyutuna -Bidha beden akar, bu boyutta ne akıl nede kişilik belirtileri bulunur, sadece “Bir” vardır ve enerjisinin en önemli aşamasıdır. Dördü, üçü, ikiyi ve biri doğurur, besler ve düzenler. Bu enerji düzeyinde anne ve baba niyetten eyleme geçerler ve döllenme süreci başlatılır.
Dördüncü beden boyutunda DNA sarmalları mayozve mitoz döngüsünü gerçekleştirir, zaman ve mekan kavramları işlemeye başlar ve enerji boyut madde boyutuna yerleşme sürecine girer. Aura oluşumaya başlar.
4-6.cı haftalarda Aura alanı ceninin kuyruk sokumu bölgesine yerleşir, tohumun kök salması gibi cenin fizik bedene tutunmaya başlar ve bir filiz gibi Aura enerjisi fizik beden içinde yukarı tırmanmaya devam eder. Her bir Aura alanı o bölgenin fizioloji ve biyokimya oluşumuna iştirak eder.
10-12 haftalarda ikinci Aura alanı, 16-18 haftalarında üçüncü, 22-24.cüde dördüncü ve28-30.ncu haftalarda beşinci, 34-36.cı da altıncı ve nihayetinde 36-44ncü haftalarda yedinci Aura alanı oluşum sürecini tamamlar.
Bu enerji oluşum sürecinde bedenin fizik boyutuna aura alanlarının yanında 5 element -Enerji, Hava, Ateş, Su ve Toprak ve 2ci Ana ve 12 meridiyen ağı enerjileri yerlerini alırlar.
Auranın beşinci alanı oluşum süreci sonunda, doğuma 88 gün kala, beden genetik yapısı netleşmeye başlar- DNA’lara bütün insanlık ve insanlık öncesi hafıza talimat programının yazılımı kayıt edilir. Bu talimat esasında hayat başlar ve devam eder, doğum sırasında, Morfogenetik alandan ince bir titreşimle başlatılan yolculuk, DNA talimatlarını sabitleştirildikten sonra, fizik bedenin biçimlendirilmesi ile tamamlanır.
Kısaca özetlersek ; fizik beden fizik ötesi, Morfogenetik alanın niyet titreşimini algılayarak ona verdiği cevapla başlar. Böylece görülmeyen anatomi ile enerji akışı başlatılır. Kök fraktal hatlar harekete geçerek aşamalı frekans değişimlerini, sarmal spiral ve düz fraktal akımlarıyla, yedinci beden boyutundan birinciye kadar, yedi aura alanlarını, 5 Element ve meridiyen ağ enerjilerini yönetip yönlendirerek görülür anatomi haline getirir. Doğumun 88 gün öncesi hologenetik hafıza talimatı kaydedilir ve doğum esnasında bu talimat onaylanır. Fizik boyut yolculuğu bu hologenetik talimatla deva eder gider.